Bu bölümde, Hamdi Yazır'ın tefsiri ve Prof. Dr. Ayşe ile Prof. Dr. Mehmet'in görüşleri ışığında üç ana konu işleniyor: Kur'an-ı Kerim'deki "Oku!" emriyle başlayan bilgi arayışı, itaat ve etik sorumluluklar, ve şükür ile samimiyet üzerinden toplumsal hesap verebilirlik. Kur'an'ın rehberliğinin insanlara günümüz sorunlarında da ilham verdiği vurgulanıyor.
Prof. Dr. Ayşe Nurhan
Bugün Kur'an'ın ilk inen ayetiyle, yani Alak Suresi'nin "Oku! Rabbinin adıyla oku!" şeklinde başlayan muhteşem ifadesiyle sohbetimize başlıyoruz. Düşünsenize… İnsanlığa gelen ilk ilahi mesaj, bir emir: Oku! Ne kadar güçlü ve anlamlı, değil mi?
Prof. Dr. Mehmet İhsan
Evet, gerçekten dikkat çekici. İnsanlık tarihi boyunca bilgiye ulaşmak hep önemliydi, fakat bu emirle Kur'an insanı bilgiyle buluşturan bir rehber oluyor. Hamdi Yazır da yorumunda buna dikkat çekiyor. Ona göre, bu "Okuma" sadece bir eylem değil, aynı zamanda insanın Rabbine yönelik sorumluluğunu da ifade ediyor.
Prof. Dr. Ayşe Nurhan
Kesinlikle. Aslında burada "oku" emrinin kişisel bir tecrübe olduğunu düşünüyorum. Nitekim, Kur'an'ı çalışmaya başladığım ilk yıllarda benim için bu ayet, sadece bir cümle gibi görünüyordu. Fakat derinlemesine inceleyince fark ettim ki, bu bir yolculuğun başlangıcı olarak görülmeli: Bilgi arayışı ve Allah'la bağ kurma yolculuğu.
Prof. Dr. Mehmet İhsan
Harika bir nokta. Ayrıca, bu "Oku" emri, insanın yaratılışına da direkt atıfta bulunuyor. Ayette geçen "Oku! O yarattı..." ifadesiyle, bize yaratıcının bilgeliğine ve her şeyin başlangıcındaki kutsallığa vurgu yapılıyor. Hamdi Yazır burada insanın, Allah'ın ilmi karşısındaki yerini anlamaya davet edildiğini belirtiyor.
Prof. Dr. Ayşe Nurhan
Ve bu okumanın kapsamı aslında çok geniş, değil mi? Fark ettim ki, sadece ayetleri değil, aynı zamanda evreni, doğamızı ve hatta kendi iç dünyamızı "okumaya" davet ediliyoruz. Tefsir derslerimde bu ilahi daveti paylaşırken öğrencilerime hep şunu sorarım: "Siz, kendi var oluş kitabınızı ne kadar okuyorsunuz?"
Prof. Dr. Mehmet İhsan
Çok yerinde bir soru! Çünkü Rabbin adıyla okumak, sadece bilgiye ulaşmak değil, o bilgiyi doğru bir niyetle ve sorumluluk bilinciyle kullanmak anlamına geliyor. Yazır da insanın bu sorumluluğunu, bir taşıyıcı, bir halife olarak vurguluyor. Her bilgi, insanın Allah'la olan bağını güçlendirmenin bir aracı olmalı.
Prof. Dr. Ayşe Nurhan
Tam da bu yüzden, Kur'an eğitimi verirken her zaman öğrencilerime şunu hatırlatırım: Biz sadece bireysel bir öğrenme süreci içinde değiliz; aynı zamanda bu öğrendiklerimizi yaşamak ve başkalarına aktarmakla da görevliyiz. Bu ayet benim için Allah'ın bizden yüksek bir beklentisi olduğunu hatırlatıyor ve bu da bizi hem kişisel hem de toplumsal bir sorumluluğa davet ediyor.
Prof. Dr. Mehmet İhsan
Çok güzel söylediniz. Ve bu ilk ayet, aslında arkasından gelecek tüm vahiylerin temelini oluşturuyor. Alak Suresi'yle Allah, insana hem onun evrendeki yerini hem de kendisine dönüş yolunu hatırlatıyor. İlmin gücüyle insan, Allah'la olan bağını güçlendirme potansiyeline sahip.
Prof. Dr. Ayşe Nurhan
Evet, ve bunu fark ettiğimizde, her şey çok daha anlamlı hale geliyor. Rabbimiz bize hem bilginin hem de maneviyatın kapısını açıyor. Aslında bu, bir nevi ilahi bir davet…
Prof. Dr. Mehmet İhsan
Ve bu davet, bizi gerçek sorumluluklarımızı anlamaya çağırıyor. Rabbimizin emirlerini daha derin bir bağlılıkla yerine getirmek için bir hatırlatma. Alak Suresi'yle başlayan bu yolculuk, Allah'ın bize verdiği kudreti doğru yolda kullanmamız için bir rehber sunuyor.
Prof. Dr. Mehmet İhsan
Kur'an'ın insanı bilgiye ve sorumluluğa davet ettiğinden bahsettik. Şimdi bu bağlamda, İsrailoğulları'nın tarihine Surah Al-Baqarah aracılığıyla bir göz atalım. Onların hikayesi, Allah'ın verdiği nimetlere rağmen sergiledikleri nankörlük ve bağlılıklarındaki zayıflıkla bizlere önemli dersler sunuyor.
Prof. Dr. Ayşe Nurhan
Evet, özellikle bahsedilen 40. ve 61. ayetlerde, onlara verilen lütufların nasıl birer sınav olduğunu görebiliyoruz. Ve... bu sadece onlar için değil, zaman ve mekan bağımsız, hepimiz için geçerli bir hikaye. İnsanlığın genel ahlâkî mücadelelerini hatırlatıyor.
Prof. Dr. Mehmet İhsan
Kesinlikle. Mesela, Musa'nın getirdiği ilahi emirler; onları kölelikten kurtarıp özgürlüğe kavuşturmasından sonra, bir deneme ve sorumluluk sürecine geçiriyor. Hamdi Yazır burada, onların secde yerine buzağıya yönelmelerini, insan doğasındaki zaafa, yani görünen şeye bağlanma eğilimine güçlü bir örnek olarak ele alıyor.
Prof. Dr. Ayşe Nurhan
Ama aynı zamanda bu kıssaların her birinde bir umut ışığı görüyorum. Çünkü Allah, sürekli olarak tövbe kapısını aralık bırakıyor. Bu cezalandırmalar, genellikle bir hatırlatma; insanın tekrar doğru yola dönme şansı olduğunu gösteriyor. Peki, sizce günümüz dünyasıyla nasıl bağdaştırabiliriz Mehmet Hocam?
Prof. Dr. Mehmet İhsan
Bu çok güzel bir soru. Bugün de aynısını görüyoruz, değil mi? Bize verilen nimetler—ister sağlık olsun, ister bilgi ya da maddi imkanlar—birer sınav olarak karşımıza çıkıyor. Ve bu nimetlerin farkında olmayıp kendi benliğimizi merkeze koyduğumuzda, çoğu zaman bu hikayede gördüğümüz gibi sonuçlanıyor: Başarı değil, hayal kırıklığı.
Prof. Dr. Ayşe Nurhan
Kesinlikle! Bazen düşünmeden sorumluluklarımızdan kaçıyoruz, bireysel ya da toplumsal hatalar yapıyoruz. Ama İsrailoğulları hikayesi bize gösteriyor ki, Allah her çağda insanı kendi benliğini sorgulamaya çağırıyor. Mesela, günümüzde çevreyi korumamak gibi kolektif ihmaller… Bunlar da Allah'ın bize verdiği emanetlere vefasızlık olarak değerlendirilebilir mi?
Prof. Dr. Mehmet İhsan
Evet, bunu da Hamdi Yazır'ın yorumuyla bağdaştırabiliriz. Yazır, toplumların kolektif sorumluluklarına vurgu yapar. İsrailoğulları'nın hikayesinde de toplumca yapılan hatalar ve Allah'ın bunlara toplu şekilde verdiği karşılık vurgulanıyor. Çevre meselesine gelirsek; Allah'ın koyduğu tüm dengeyi bozmamak da bir ibadet değil mi?
Prof. Dr. Ayşe Nurhan
Ne kadar derin bir nokta. Ve bu hikaye boyunca şunu görüyoruz: İnsanlık sık sık rehberlik ihtiyacı hissediyor ama aynı zamanda bu ilahi rehberliği reddetme ya da sorgulama eğiliminde. Acaba bu hikayeden toplum olarak çıkarabileceğimiz en önemli ders ne olur?
Prof. Dr. Mehmet İhsan
Şunu söyleyebilirim: En önemli ders, Allah'ın her şeyin sahibi olduğunu ve bize emanet edilen nimetlerde büyük sorumlulukların saklı olduğunu unutmamak. İsrailoğulları örneği, hepimize bu yükümlülüklerin farkında olmayı ve doğru yolda yürümeyi hatırlatıyor.
Prof. Dr. Ayşe Nurhan
Allah’a yönelik şükrümüz, bize emanet edilen nimetlere karşı sorumluluğumuzun ve O’na olan minnettarlığımızın ifadesidir. Kur’an-ı Kerim’de geçen nice ayet bize Rabb’in nimetlerini ve bu nimetler karşısında nasıl bir duruş sergilememiz gerektiğini hatırlatır. Peki, şükür sadece bir teşekkür mü? Elbette hayır, değil mi?
Prof. Dr. Mehmet İhsan
Kesinlikle değil. Şükür, hem sözde hem de davranışlarımızda görünür olmalı. Hamdi Yazır, şükrü bir tanıklık olarak ele alıyor; yani, Allah’ın lütfettiklerini hem görebilmeyi hem de bunları doğru bir şekilde kullanmayı içerir diyor. Bu bir yaşam tarzı, bir duruş aslında.
Prof. Dr. Ayşe Nurhan
Evet, ben de bunun insanın kendine karşı dürüstlüğüyle başladığını düşünüyorum. Kendi eksiklerini fark edip, önceki hatalarını kabullenmekte yatan bir samimiyet var. Günümüzde bu samimiyeti bulabiliyor muyuz dersiniz?
Prof. Dr. Mehmet İhsan
Giderek azalıyor gibi, maalesef. Ama Kur’an’da da özellikle vurgulanan bir kavram var: Hesap günü… Bu kavram, aslında bireylerin kendi hayatlarını gözden geçirmeleri için güçlü bir hatırlatıcı. Yazır’ın tefsirinde belirttiği gibi, herkes kendi amelinin sahibidir; ne iyilik ne de kötülük başkasına yüklenir.
Prof. Dr. Ayşe Nurhan
Bunu düşündüğümde yüzleşme kavramı geliyor aklıma. İnsan kendisiyle yüzleşince, aslında Rabbine daha yaklaşıyor. Sadece korkuya dayalı bir sorgulama değil bu, aynı zamanda Rabb’in merhametine umutla yaklaşmayı da içeriyor. Sizin dediğiniz gibi, bu da kişiye büyük bir sorumluluk yüklüyor.
Prof. Dr. Mehmet İhsan
Ve o sorumluluk, sadece bireysel değil, toplumsal yönleriyle de önemli. Toplumsal ilişkilerde samimiyet ve iyi niyet, Kur’an’da sıkça öne çıkarılan konular. Mesela, sadece Allah'a ibadet etmek değil, aileden komşuya kadar herkesle ilişkilerimizde içten olmalıyız.
Prof. Dr. Ayşe Nurhan
Ne kadar güzel bir vurgu yaptınız! Sadece ibadetlerimizde değil, hayatın her alanında samimiyet önemli. Bu yüzden şükrün, ibadetlerin ya da insan ilişkilerinin şeklen değil, ruhen de anlam taşıması gerekiyor. Bu, birbirimize nasıl davrandığımızla da çok alakalı.
Prof. Dr. Mehmet İhsan
Bir de burada niyetin rolü çok büyük, değil mi? Peygamber Efendimizin “Ameller niyetlere göredir” hadisi bize hep bir hatırlatma. Eğer niyetiniz samimiyse, bu davranışlarınıza da yansır. Yazır’ın dediği gibi, kulluk tam anlamıyla yürekten gelmeli.
Prof. Dr. Ayşe Nurhan
İşte bu yüzden Kur’an, insanı içtenlikle kendine çağırıyor. Sanki bize diyor ki, “Gösterişten uzak ol ve yalnızca Rabbin için yaşa.” Bu çağrıyı ne kadar duyuyoruz ve ne kadar uyguluyoruz, önemli olan bu.
Prof. Dr. Mehmet İhsan
Bu soruya zaman zaman hepimizin dönüp bakması gerekiyor. Çünkü insanız, unutan ve hata yapan varlıklarız. Fakat Kur’an’ı açtığınızda, o merhamet dolu ifadelerle tekrar kendine dönüş yolunu buluyor insan. Bu, aynı zamanda Allah’ın şefkatinin bir göstergesi.
Prof. Dr. Ayşe Nurhan
Ve bu da bize umut veriyor, değil mi? Rabbimiz, hiçbir zaman kapılarını kapatmıyor. Bize düşen, dürüstlükle o kapıya doğru yürümek. Bu bölümleri bir araya getirdiğimizde, şükürle başlayan, hesap günüyle devam eden ve samimiyetle sonuçlanan bir mesaj şekilleniyor.
Prof. Dr. Mehmet İhsan
Çok doğru. Ve bu mesaj sadece bugüne değil, sonsuza kadar bizimle kalacak. Çünkü Kur’an’ın her ayeti, insana rehber olacak bir hikmet taşıyor. Dünyevi her türlü sorumluluğu, manevi bir bağlamda anlamamızın anahtarı aslında bu.
Prof. Dr. Ayşe Nurhan
Evet, ve bu noktada bir kez daha Kur’an’ın rehberliğine sarılmanın önemini fark ediyoruz. Dinleyicilerimize bir kez daha hatırlatalım: Allah’ın bizden beklentileri merhametle dolu. Ona yakın oldukça, hem bireysel hem de toplumsal olarak daha huzurlu bir hayat elde edebiliriz.
Prof. Dr. Mehmet İhsan
Bununla birlikte, bu güzel sohbetin sonuna geliyoruz. İnanıyorum ki Kur’an’ın bu ilahi davetini kendi hayatlarımıza da bir kez daha aktarabiliriz.
Prof. Dr. Ayşe Nurhan
Evet, buradan dinleyicilerimize veda ederken, Rabbimizden hepimize içten, samimi ve şükür dolu bir hayat nasip etmesini diliyorum. Allah’a emanet olun!
Chapters (3)
About the podcast
Her hafta Kur'an Yolu TÜRKÇE MEÂL ve TEFSİR ile belirli ayetleri herkesin anlayabileceği biçimde podcastlerle sunduğumuz eğitimler yapacağız.Bu eğitimlerde, Kur'an'ın derin anlamlarını daha iyi kavrayabilmeniz için ayetlerin bağlamlarını ve tarihsel süreçlerini de ele alacağız. Ayrıca, her bir ayetin güncel hayatımıza nasıl yansıyabileceği konusunda tartışmalar yapacak, dinleyicilerimizin sorularına cevap vereceğiz. Her hafta seçtiğimiz belirli ayetler üzerinden ilerleyerek, dinleyicilerimizin merak ettikleri konuları detaylı şekilde irdeleyeceğiz. Amacımız, Kur'an-ı Kerim'in yalnızca bir okuma metni olmaktan öte, yaşamımızın merkezine alarak rehberlik etmesini sağlamaktır. Bu süreçte, hem Tefsir kaynaklarından hem de farklı yorumlardan faydalanarak zengin bir içerik sunmayı hedefliyoruz. Dinleyicilerimizle interaktif bir platform oluşturup, onların fikirlerini ve deneyimlerini de paylaşabileceği bir ortam yaratmak için çaba göstereceğiz. Unutmayalım ki, Kur'an öğrenimi sadece bireysel bir yolculuk değildir; bu yolculukta birlikte yürümek, tefekkür etmek ve toplumsal dayanışmanın önemini vurgulamak da en az öğrenim kadar kıymetlidir. Sizi de bu eşsiz yolculuğa davet ediyoruz.
This podcast is brought to you by Jellypod, Inc.
© 2025 All rights reserved.